Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır mı, gerçekten?
Geçtiğimiz hafta minik yeğenim ile yaşanan bir anımız ile bugünkü yazıma başlamak istiyorum. Miniğimiz henüz üç yaşlarında, hepimizin bildiği gibi günümüz çocukları tablet, telefon gibi cihazlar ile daha iç içeler. Video izlerken annesi telefonu elinden almaya kalkınca bir kıyamettir koptu tabii. Bizim minik koltuğun arkasına geçti, öfkeyle bağırmalar ve hafif naz ile karışık ağlamalar… Onun deyimiyle “Babak” bizim deyimimizle telefonu almak istiyor. Bir süre görmezden geldik, ağlamalar artmaya başladı, o telefon verilecek hem de şimdi! Bu kriz anını nasıl çözeceğiz şimdi diye düşünürken odasına gittim ve sevdiği arabalardan birkaçını alıp içeri geçtim. Saklandığı koltuğun altından arabaları ona doğru ittirerek bir yandan araba sesleri çıkarıp oynamaya başladım. Arabalar ona geldikçe baştan daha çok öfkelendi ve sertçe arabaları bana geri ittirmeye başladı.(Ağlamalar tam gaz devam ediyor.)Hiç bozuntuya vermeden bir süre daha oynamaya ve sakin kalmaya devam etmeye çalıştım. Sonra bir an durdum, baktı arabalar gelmiyor ağlamayı bir anda kesildi, işte o an göz göze geldik. Gülümseyerek, “Baksana, bu araba ne kadar hızlı gidiyor, birlikte oynayalım mı ?” dedim. Minik bir kafa sallama ile koltuğun arkasından çıktı ve oyun oynamaya başladık. Az önce ne için ağladığını unutmuş, oyuna dalmıştı bile…
Tabii şunu kabul etmeliyim ki sürekli ve çok yoğun olarak bu davranışlar ile karşılaşan anne/baba için aynı sakinliği korumak ve dikkat dağıtmaya çalışmak(özellikle küçük yaşlarda) zorlaşabilir. Sakinliğimizi ve kriz anını doğru yönetmenin ilk unsurunun bu krizi neden yaşadığımızı anlamlandırmak olduğunu düşünüyorum, sahiden neden bu inat ve direnişler karşımıza çıkar, öncelikle bu inat ve öfkenin kaynağını neler oluşturuyor biraz konuşalım. İnatçılık ve öfke davranışları duygusal gelişiminde ilerleyişi ile birlikte 2 yaş döneminde bizi hazırda beklemeye başlar. Peki, bu yaş döneminde neden inatçılığa baskın olarak tanık oluruz?
Çocuklar 2 yaş ile birlikte “Özerklik” dönemine girerler. Çocuk artık yürümeyi öğrenmiştir, hareket özgürlüğünü kazanmıştır ve dünyayı bizzat keşfetme çabasına girer. Yolda yürürken elini tutturmak istemez, bir şeyleri kendi başına yapabilmek onun için çok önemlidir, bu özelliklerin yanında çocuklar bu dönemde “Haz İlkesi” ile yaşarlar. Onların hoşuna giden şeyler gerçekleştiğinde kendini mutlu hissetmesine neden olan olaylar ve durumlar gerçekleşmelidir ve tüm bunlar da onun istediği zaman da gerçekleşmelidir. Sizler“ Oldu canım, başka ne ister ?” demeden bu iki kavramı biraz daha açalım ve bunların inat ve öfke ile bağlantısının ne olabileceği üzerine düşünelim.
Haz ilkesi derken, mesela şeker yemek onun için haz kaynağıdır, şekeri görünce mutlu olur ancak anne/ baba açısından “Bu kadar şeker yerse dişleri zarar görebilir” bilinci zihinsel gelişime paralel olarak çocukta bulunamayacağından, anne/ babanın çocuğa şeker yemesi için izin vermemesi, çocuk için onu yalnızca hazdan ulaştıran davranıştan başka bir şey değildir. Çünkü çocuk için önemli olan haz sağlayan nesne/duruma ulaşmaktır. Bu dönemdeki bir çocuk için şekeri caydırıcı hale getirebilecek tek etken tadını sevmediği bir şeker tatmasıdır ve haz alamamasıdır, dişlerinin zarar görecek olması değil. İşte anne/ babanın neden isteklerine izin vermediğini anlamlandıramayan çocuk için, isteklerin reddedilmesi de bu karşılaştığımız inat ve öfkeye dönüşür.
Diğer bir kavram ise isteklerinin hemen gerçekleşmesini istemesi de çocuğun yine bu dönemde karşımıza çıkan “Benmerkezcilik” özelliği ile ilgilidir. İstekleri haz kaynağıdır ve onun istediği zamanda yerine getirilmelidir. (Acıktığımızda bir an önce yemek yemek istediğimiz anları düşünebiliriz.) Bu yüzden dışarıdayken eve gidince yapacağınızı söylediğiniz şey için çocuk eve gidene ve istediği olana kadar ağlar. Zaman, şartlar, mekan gerçekleştirmeye uygun mudur, çocuklar bunu idrak edemez ve isteklerini ertelemeyi düşünemezler. Bu da yine istediği olmadığı an ağlayan ve inat edip kendini yere atan çocuklar görmemizi sağlar. Çocukların yaşlarına ait gelişim özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak kriz anını yönetmek için bize fayda sağlayabilir ve sakin kalmamıza destek olabilir.
İnatçılık ve Öfkeli ağlama nöbetleri ile karşılaşmamak/karşılaştığımıza neler yapabileceğimiz ile ilgili ipuçlarına birlikte göz atalım:
- Özellikle ihtiyacı erteleyebilme ve öfkeyi yönetme becerileri olmadığından bu kriz anları, sizlerin sabrınızı zorluyor gibi gözükse de, içinde bulunduğu gelişim özelliklerini hatırlayarak, bunun size karşı bir inat veya başkaldırış değil de döneme ait özellikleri olduğunu kendinize hatırlatmak, kendi öfkemizi yönetmek adına faydalı olabilir.
- İhtiyaçlarını zamanında karşılama konusunda oluşturulacak bir rutin, çocuğunuzu düzene alıştırmanızı kolaylaştırabilir.
- Çocuklar için dokunmanın ihtiyaç olduğu bu yaşlarda, kriz anında kucağımıza alarak sarılmak, öpmek sevgi göstererek huzurlu hissetmesine yardımcı olabilir ve onu sakinleştirebilir.
- Çocukların bu yaşlarda dikkat süreleri çok kısa olduğundan, farklı bir şeye odaklanıp isteklerini kolayca unutmaları muhtemeldir, biraz sakinleşmesini bekleyip ilgisini çeken oyuncağı ile dikkatini farklı bir yöne yoğunlaştırmak mümkün olabilir.
!Çok önemli bir nokta da isteklerini ağladıktan, inat ettikten hemen sonra değil, sakinleştikten sonra gerçekleştirmektir. Ağladıktan ve inat ettikten hemen sonra istediğini yaparak, istediklerini ağlayarak ve inat ederek yaptırabileceğini bizzat bizler öğretmiş olmaz mıyız?
Yasemin KAZAN