Hiç gerçekten çıldırmak üzere olduğunuzda bağırmamaya çalıştınız mı? İyi niyetli olmak başkadır, gerçeklik başka bir şey. Tek istediğiniz bir dahaki sefere çocuğunuz sizi ne kadar kızdırırsa kızdırsın kızgın bir tepki vermemek olabilir. Peki, aşırı kızgın olduğunuzda doğru düzgün düşünebiliyor musunuz, gerçekten? Şeytan ayrıntılarda gizlidir. Elinizde somut bir eylem planı olmadığı sürece, muhtemelen sonunda yine çocuklarınıza bağıracak, suçlu hissedecek, özür dileyecek ve tüm bunları tekrar tekrar yaşayacaksınız. Eğer gerçekten niyetiniz ne olursa olsun çocuklarınıza bağırmamayı başarmaksa hemen harekete geçmeniz lazım. Şu an kızgın olmadığınızı var sayarsak gerçekten kızgın olduğunuzda nasıl tepki vereceğinizi belirlemek için en iyi zaman şimdidir. Olası tepkilerin bir listesini yapmak ve kızdığınızda bu listeyi hatırlamak, başarı şansınızı arttırır.
Buna destekleyen bir araştırma gösteriyor ki herhangi bir konuda ( parayla, spora başlamakla hatta hangi filmi izleyeceğinizle bile ilgili olabilir) ne kadar erken karar alırsanız o kadar iyi seçimler yaparsınız. Karar anına ne kadar yakınsanız kötü bir karar verme olasılığınız o kadar artar. Hemen vermeniz gereken kararlar o anın baskısıyla verdiğiniz en kötü kararlar olabilir. Eğer bir karar verir ve ona bağlı kalırsanız kriz anında beyniniz doğrudan o kararı hatırlar ve anlık verilen kararların olumsuz sonuçlarından sizi kurtarır. Bu, çok basit bir teknik. Hadi bu hafta bunu test edelim. Şunu yapıyoruz; bugün bağırmak yerine yapabileceklerimizi oturup düşünüyoruz ve zihnimizi buna odaklıyoruz.
Ben 8 maddelik bir listeyle başlıyorum.
1. Ortam değiştir
Eğer evdeysem, eşimden durumu devralmasını rica edip birkaç dakikalığına odadan dışarı çıkacağım. Evet, yükü ona paslayacağım. Tecrübelerimden biliyorum, fırtına koptuğunda çoğunlukla ortasında kalan o olmadığı için bağırmadan durumu ele almak konusunda daha başarılı ve bu da sakinleşmek için bana zaman kazandırıyor. Tabii ki bunun tersi de geçerli. Eşimin kontrolü kaybetmeye başladığını fark ettiğimde olaya el atıp onun uzaklaşmasını sağlayacağım. Kızıma gelecek olursak, ufak bir sahne değişikliğinin dikkatinin dağılmasında epey yardımı olur.
2. Kızgın olduğunu belirt
Yine tecrübelerime dayanarak bunun işe yaradığını söyleyebilirim. Şimşekler çaktırmak yerine derin bir nefes alır ve ona “Tatlım, annen şu anda gerçekten sinirleniyor” derim. Bazen rahatsız edici davranışını bırakır; kimi zamansa “Ben de sinirliyim” ya da “Hayır, sinirlenemezsin” der (5 yaşında ve onun kurallarına göre geçerli bir tepki) Her iki durumda da bir iletişim kanalı oluşur. Sonrasında uzaklaşır ve hem ona hem de kendime sakinleşmek için bir süre veririm. Ya da onu kucağıma alıp “Hadi ikimiz de sakinleşene kadar susalım” derim. Bunu bir kitaptan öğrendim ve ilk denediğimde kendimi çok yapmacık hissettim. Düşünün, ben delirmek üzereydim ve o da ciğerlerini yırtarcasına bağırıyordu. Fakat sonra ummadığım bir şekilde sakinleşti ve ben onu kucağımdan yere bırakırken “Anneciğim biraz daha sarılmak istiyorum” dedi. Böylece birkaç dakika öncesinde hayal edemeyeceğim bir şekilde bir süre daha oturduk. Sonra, “yeter “ deyip kucağımdan atladı ve hiçbir şey olmamış gibi oynamaya başladı. Ah, 5 yaşında olmak ve bu kadar kolay unutup affedebilmek !?
3. Kavgaya Zaman Sınırlaması Getir
Kontrolden çıkmanın en kötü tarafı işlerin ne zaman normale döneceğinin kesin bir sınırı olmamasıdır. Sınırı bilinçli bir şekilde belirlemenin, durumu kontrol altına almayı kolaylaştırdığını fark ettim. Aşırı sinirlenmeye başladığım bir sefer “çok kızgınım, bulaşıkları yıkayıp sakinleşmeye çalışacağım. Bulaşıklar bittiğinde sinirim de yatışmış olur” diye kendi kendime söylendiğimi hatırlıyorum. Kızım acıklı bir şekilde ağlayarak “ Bana sinirlenmeni istemiyorum anneciğim” dedi. Ben de olabildiğince sakin bir şekilde “ Sana sinirlenmedim, seni hala seviyorum. Ama yemeğini bitirmedin ve geç oluyor. Yorgunum ve huysuz hissediyorum. Sakinleşmek için zamana ihtiyacım var. Senin de yemeğini bitirmen gerekiyor. Ben şurada bulaşıkları yıkıyor olacağım.” dedim. Önce mızmızlandı ve baktı ki istediğini elde edemeyecek birden ( ve şaşırtıcı bir şekilde) sessizlik oldu. Tek duyduğum tabak kaşık sesiydi ve bir süre sonra bitirdiğini söyledi. Ellerimi yıkayıp kuruladım, ona doğru yürüdüm, tabağına baktım ve ona gülümsedim. O da daha iyi hissedeyim diye bana sarıldı. Her şey normale dönmüştü. Bir akşam yemeği patlaması daha engellenmişti. Ebeveynlik kitabıma işe yarayan yeni bir numara eklemiş oldum.
4. Nesnel Bak
Bazen sakinleşmek için tek yapmam gereken olaylara nesnel açıdan bakmak. Eğer sabahsa, hazırlanmak yerine oyun oynamak istiyorsa, gecikiyorsak ve sinirlerim zıplıyorsa geriye dönüp bakmam gerekiyor. Aynı durum, farklı bir çocuk. Sanırım ben de oyunu bırakmak istemezdim. Çocuk, çocuktur. Oynamak ister, bu kadar basit. Bu konuda onlara bağırmanın bir mantığı yok, değil mi? Derin bir nefes al, ona istediğini yaptırmak için alternatif bir plan düşün.
5. Saymaya Başla
Bu maddenin “pozitif ebeveynlik” yaklaşımına pek uyacağını sanmıyorum zira tehdit, cezalandırılma korkusu ve rüşvet içeriyor. Fakat, bende işe yaradığı için listeme dahil ediyorum. Ona bağırmak yerine olabildiğince sakin bir ses tonuyla “ Beşe kadar sayacağım. Eğer oyuncaklarını toplamaya başlamazsan hepsi çöpe gidecek.” diyorum. Sonra saymaya başlıyorum. Genelde üçe geldiğimde ses tonum yükselmeye başlar ve o da oyuncaklarını toplamaya başlar. Saymaya devam ederken bir yandan ona yardım etmeye başlarım ve bu arada sayma hızımı yavaşlatırım ki saymayı bitirdiğimde oyuncaklar toplanmış olsun.
Bunun neden işe yaradığını bilmiyorum ama gerçekten, gerçekten çok işe yarıyor. Çoğu zaman “…. yapsan iyi olur” deyip direkt olarak saymaya başlıyorum. Sonuçtan ya da cezadan söz etmeme bile gerek kalmıyor. Bu fikri bir iş arkadaşımdan aldım. “ Bir gün blöfümü yutmayacak ve saymayı bitirmemi bekleyecek. O zaman ne yaparım hiç bilmiyorum” dediğini hatırlıyorum. Ben de bilmiyorum fakat o zamana kadar bu da cepte olsun.
6. Meseleyi kurgusal bir hikayeye dönüştür
Kızım hikayeleri sever. Doğduğundan beri hikaye anlatma becerimi o kadar geliştirdim ki her durumu hikayeleştirebilirim. ( Bunla ne kadar gurur duyduğumu bilemezsiniz ) Hindistan’ a son gidişimizde “Heera” adında kızımı çok etkileyen bir çocuk vardı. Döndükten sonra neredeyse bir yıl boyunca farklı farklı sorunları çözmek için “Heera” ile ilgili hikayeler anlattım. Mesela, öğlen uykusuna yatmak istemediğinde “ Heera uyumak istemediğinde ne olmuş biliyor musun?” diye başlıyordum. Hikaye bitmeden yatağa girmiş ve gözleri kapanmaya başlamış oluyordu. Sütünü içmesini istediğimde ya da giyinmesini, dişini fırçalamasını, ilacını içmesini ve pek çok diğer şeyi yapmasını istediğimde Heera’ya sesleniyordum. Hikayelerin genel çerçevesi hep aynı. Heera bir şeyi yapmak istiyordu ( ya da istemiyordu). Bunu onda hiç hoş olmayan sonuçları oluyordu. Sonrasında ya büyük annesi ya da koruyucu meleği gelip ona bir daha bu sonuçları yaşamaması için yapması gerekenleri söylüyordu. O da farklı davranmaya başlıyordu. Böylece her şey yoluna giriyor ve herkes mutlu oluyordu. Hikaye uydururken ben sonra ne söyleyeceğimi düşünmekle meşgulken, o da anlattıklarımı hayal etmekle meşgul olduğundan ikimizin de bağırmak ya da isyan etmek için fırsatı olmuyor.
7. Mizahı kullan
Dürüst olmak gerekirse bu bende doğalında gelişmiyor özellikle de aşırı kızgınsam. Ama başarabildiğim zamanlarda sonuçlar gerçekten harika oluyor. Ona sinirlenmek yerine bunu eğlenceli bir oyuna çeviriyorum. “ Bonibonları akşam yemeğinden önce mi yemek istiyorsun? Akşam yemeğinden önce? Sana o kadar kızdım ki şimdi seni yiyeceğim.” diyor ve onu evde kovalamaya başlıyorum. Bazen işe yarıyor bazen yaramıyor. Fakat işe yaradığı zamanlarda ikimiz de evin içinde koşturuyoruz ve gülmekten yorulduğumuz için isyan anı genelde unutulmuş oluyor.
8. Sonrasını Gözünün Önüne Getir
Bu da kötü bir gün geçirdiğimde başvurabileceğim son bir yöntem. Hepimizin böyle kötü başlayıp kötü devam eden ve çocuklara bağırmak için neredeyse fırsat kolladığımız günlerimiz olmuştur, ya da köpeğimize ya da eşimize. Anlatabiliyor muyum? Bu son madde böyle günlerde başvurduğum son çare. Daha önce sakinliğimi kaybettiğimde, neler olabileceğini gördüm. Onu kreşe bırakırken midemde hissettiğim yumruk, ağlamaktan yorgun düşüp uyuyakaldığında hissettiğim o korkunç duygular, gözündeki dolaba kapatılma korkusu. Bunlar hep aşina olduğum şeyler. Bunlarla tabii ki gurur duymuyorum ve asla o günlere dönmek istemem. Bu yüzden, kontrolü yitirmeye başladığımı hissettiğimde bu anlardan birini aklıma getiriyorum ve kendime tekrar tekrar “sakın yapma” diyorum. Olumsuz bir şekilde de olsa işe yarıyor. Belki gözüme dolmayı bekleyen yaşlar ya da sinirimi yatıştıran utanç duygusu. Sebebi her neyse kontrolü yitirmemeyi başarıyorum. Ne yapmanız gerekiyorsa onu yaparsınız, değil mi? İşte doğru düzgün düşünemeyecek kadar sinirlendiğimde tepkimi kontrol etmemin iyi kötü ve çirkin yollarını sizinle paylaştım. Şimdi sizin sıranız. Kontrolü kaybetmeye başladığınızda çocuklarınıza bağırmamak için neler yapabilirsiniz?
Sumitha Bhandarkar
Çeviri:Türkan DEMİR