Scroll Top

TACINI KAYBETMİŞ PRENS/PRENSES(KARDEŞ KISKANÇLIĞI)

TACINI KAYBETMİŞ PRENS/PRENSES             (KARDEŞ KISKANÇLIĞI)

       Aslında her şey o gün değişmişti, kardeşimin dünyaya gelmesiyle… Annem ve babam onu daha çok seviyor, belli. Onun her yaptığına gülüyorlar, o yemek yemek istemeyince annem kızmıyor, babam işten eve geldiğinde ilk onu soruyor. Annemi ve babamı elimden aldı sanki. Bazen kızıyorum kardeşime kimse görmeden ona vuruyorum, bir keresinde annem görmüştü çok kızmıştı bana. Bir de bana hep diyorlar ki sen abisin/ablasın, o daha küçücük, ben ne zaman büyüdüm ki? Başka bir şey yapmak istediğimde bana sen hala küçüksün diyorlar, hani büyümüştüm ben. Kardeşim yokken annem ve babam ne güzel sadece benimle ilgilenirdi, hep benim yaptıklarıma gülerlerdi, şimdi ben yemek yemek istemeyince annem “Seninle de mi uğraşacağım?” diye kızıyor. Acaba ben de kardeşim gibi ağlasam, onun gibi tuvaletimi altıma yapsam, bebek olsam yine beni eskisi gibi severler mi?

   Yukarıdaki ifadeler kardeşine karşı kıskançlık duygusu yaşayan bir abinin/ablanın içinden geçen ancak ondan bizzat duyamayacağımız ifadeler olabilir. Yeni bir kardeşin dünyaya gelmesiyle, anne ve babanın evdeki çocuk sayısına göre ilgi, sevgi, zaman ve emek paylaşımı gündeme gelir. Baktığımız zaman başlarda çocuk bir kardeşinin olmasını istiyor bile olabilir ancak kardeş dünyaya geldikten sonra ebeveynler tarafından şu cümlelere tanık olmamız muhtemeldir:

Kardeşi olmasını kendisi istemişti, şimdi neden böyle yapıyor anlamıyorum.

  Çocuklar dünyaya gelecek kardeşi, kendilerine oyun arkadaşı olarak görürler, onlar için arkadaşı birlikte oyun oynadığı, oyun bittiğinde kendi evine giden, anne ve babasını elinden alma durumu söz konusu durumu olmayan arkadaştır. Ancak bu oyun arkadaşı (yeni kardeş), oyun bittiğinde başka eve gitmeyecektir, annesinin ve babasının tüm ilgisi, sevgisi ve zamanının ortağıdır. Bu durum çocuğun kafasındaki kardeş anlamının gerçekteki ile uyuşmaması nedeni ile başta kardeşi olmasını isteyen çocuğun, kardeşi dünyaya geldikten sonra aynı istekte olmadığını görmemize neden olabilir.

    Özellikle yeni gelen kardeş ikinci çocuk ise, ebeveynler ilk çocuklarındaki tecrübesizlikten dolayı daha dikkatli ve titiz davranabilirler bu etkenler ilk çocuğun tüm sevgi ve ilginin farkındalığına yaşamasını sağlayabilir. Bu farkındalık yeni gelen kardeş ile azalan ilginin çocuktaki farkındalığı şeklinde yerini alır, yani tacı elinden alınmış prens/prenses olmuştur artık…(Sevgide bir eksilme söz konusu değildir elbette, ancak çocuk ilgi eksikliğini de bununla eşleştireceğinden, onun bakışından bu sevginin de eksildiği anlamını taşıyabilir.) Bu farkındalıklar çocukta kırgınlık, kızgınlık duygularının oluşmasına neden olabilir. Üzerine bir de abi/abla olmanın sorumluluğu eklenerek “Sen abisin/ablasın böyle davranma” cümleleriyle, çocukta haksızlığa uğramışlık duygusu yer edebilir. Ardından tanık olma durumumuzun muhtemel olduğu önceki gelişim dönemlerine ait davranışları(GERİLEME) gözlemlememiz mümkün olabilir.

   Bu durumlar gözlenirken, yeni bir bebeğin bakımı, büyük kardeş ile geçirilen çatışmalar, dengeyi sağlayabilmek ebeveynler açısından yorucu bir süreç olabilir ve şu cümlelere tanık olabiliriz:

“Hangi birine yetişeyim, o daha bebek bana biraz yardımcı olsa olmaz mı?”

“Ne kadar   seni seviyoruz deyip ilgilensek de çocuğumuz mutsuz.”

“Ne güzel tuvalet eğitimini tamamlamıştı, zaten küçük uğraştırıyor, ilerleyeceğimiz halde geriliyoruz sanki…”


 Peki, bu süreci daha kolay geçirmek için, birkaç püf noktaya birlikte göz atalım mı?

  • Dünyaya gelen bebek, bize tamamen muhtaç halde olduğu için zamanımızın çoğu onun ihtiyaçlarını karşılamak ile geçebiliyor, büyük çocuğumuzun bize olan muhtaçlığı sadece öz bakım anlamında biraz eksilmiş olabilir. Size sevginiz, ilginiz konusunda duyduğu muhtaçlık hiçbir zaman değişmeyecektir bu nedenle büyük çocuk ile geçirilecek özel ve verimli bir zamanın olması gerekebilir. Tamamen ona ayrılmış, ilginin tamamen onda olduğu ihtiyaçlarının ve isteklerinin karşılandığı bir zamanın farkındalığı çocuğu rahatlatabilir.
  • Çocuk kırgınlık, kızgınlık, haksızlığa uğramışlık duygularını hissedebilir, duyguları yok etmek mümkün olmayabilir ama uygun yollarla ifade etmesine olanak verilebilir. Duyguları üzerine konuşmak, onun böyle hissetmesini sağlayan durumları birlikte ele alarak çözümlemek kolaylaşabilir.
  • İfade dilini değiştirmek ve çocuğun beklentilerini sunmasına fırsat sunmak, hem sizin onu daha iyi anlamanıza hem de onun kendisi ifade ettiği için rahatlamasına imkan sağlayabilir.

             “Seni sevmediğimi düşündüğün anlar neler?”

             “Bu durumda nasıl davranmam seni daha iyi hissettirirdi?”

  • Kıskanma” kelimesini vurgulamak çocuğun odağının buna çevrilmesine neden olabilir. Olumsuzlukları dillendirme yerine:

            “Kardeşinle ne kadar güzel ilgilendin.”

             “Seninle vakit geçirmekten o da çok mutlu görünüyor.”  gibi ifadelerle çocuğun yaptığı olumlu davranışları ön plana çıkararak destekleyebilirsiniz.

  • Abi/Abla olan çocuğu küçük kardeşin her durumuna dahil etmek, onun fikrini almak kıskançlık duygunun oluşmamasını sağlayabilir. Bebeğin eşyaları için birlikte alışverişe çıkmak, onun fikrini sormak, bakımını yaparken kısım kısım onun yapmasına müsaade etmek vb.
 

Unutmayalım ki, çocuklar sizin sevginize ve ilginize duyduğu ihtiyacın karşılanmaması nedeniyle olumsuz duygularla baş başa kalabilirler. Onları anlamak, bu ihtiyacın farkında olmak, sizlerin de yüreğine dokunduğunda, bu zorlu sürecin üstesinden gelmek kolaylaşabilir.

 Kolaylıklar, sağlıcakla kalın…     

 Yasemin Kazan       

Benzer gönderiler

bir yorum bırakın

Yorum yapmak için giriş yapmış olmanız gerekir.